Bilimin temelinde karmaşık matematiksel bir formalizm veya ayinselleştirilmiş deneyselcilik yoktur. Aslında bilimin özünü, gücünü gerçekte neler olup bittiğini öğrenme isteğinden alan ısrarcı bir dürüstlük oluşturur.
Bizleri bilime ve sanata yönelten güçlü dürtülerden biri de, gündelik hayatın acı verici kabalığından, sıkıcı monotonluğundan ve sürekli değişen kişisel istekler zincirinden kaçma isteğidir.
Yaşayabileceğimiz en güzel deneyimi henüz bilmiyoruz. Gizem, gerçek sanatın ve gerçek bilimin beşiğindeki esas duygudur. Bunun farkına varamayan kişi, merak edemez, şaşıramaz, ölüden bir farkı yoktur, gözlerinin önüne de bir perde inmiştir.
Yaradılışın keşfedilemez zenginliğine ve bu zenginliğin önyargısız verimli genç beyinleri beslemeye devam edeceğine olan inancım doğrultusunda, başarılı olmanızı gönülden diliyorum.